Skip links

Sosyal Sürdürülebilirlik

 

Prof. Dr. Hasan Yıldırım

CemenTürk Uluslararası Sürdürülebilir Çimento & Klinker Üretim Teknolojileri Semineri’nde (CUSCIT’23) ilk oturum 23 Kasım 2023 tarihinde “Sosyal Sürdürülebilirlik” başlığı altında düzenlendi. Moderatörlüğünü Prof. Dr. Hasan Yıldırım’ın yaptığı oturumda Dünya Çimento Birliği CEO’su Ian Riley, BOSCA Law Kurucu Ortağı Av. Süleyman Boşça ve Innomotics GmbH (Siemens AG) Global Satış Uzmanı ve Portföy Yöneticisi Sunny Schoone konuşmacı olarak yer aldılar.

 

lan Riley
CEO
World Cement Association (WCA)

İlk sözü alan Ian Riley oturumda “ETS ve CBAM’ın Türkiye ve Orta Doğu’daki Çimento Şirketlerine Etkisi” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. Konuşmasına Dünya Çimento Birliği’nin kuruluşu ve faaliyet alanlarından bahsederek başlayan Riley, birliğin bağımsız çimento üreticilerine ulaşmak, operasyonel verimliliklerini iyileştirmeleri konusunda üyelere yardımcı olmak ve çimento endüstrisinin karbonsuzlaştırılmasını kolaylaştırmak ve teşvik etmek olduğunu belirtti. Sunumunun devamında AB ETS’den bahseden Riley, AB’deki şirketlerin karbon salınım hakkı satın almaları gerektiğini vurguladı. Düzenleyici yükümlülüklerin, AB’deki şirketlerin ürettikleri karbon emisyonlarını karşılamak için karbon salımı hakkı satın almalarını şart koştuğunu söyleyen Riley, güvenilir MRV sisteminin veri bütünlüğünü elde etmeyi sağladığını açıkladı: “Yıllık olarak emisyon doğrulaması yapmak için merkezi olarak kontrol edilen bir MRV sistemi bulunmaktadır. Karbon salımı hakkı doğrulamasından geçememiş ve/ya da bu hakları iptal edilmiş olanlara katı cezalar uygulanmaktadır. AB dışındaki şirketler aynı karbon maliyetleriyle karşılaşmadıkları için bu durum Avrupa’daki endüstriler için karbon kaçağı ve rekabette potansiyel dezavantajlar gibi endişelere yol açmaktadır. Karbon kaçağı riski taşıyan şirketlere serbest tahsisler sağlanmaktadır.”

Sosyal sürdürülebilirlik, toplumların ve bireylerin ihtiyaçlarını karşılamak, adaleti sağlamak ve insan haklarını korumak amacıyla yaşanabilir bir dünya oluşturmayı hedefler. Bu kapsamda, eğitim, sağlık, iş güvencesi, cinsiyet eşitliği ve toplumsal adalet gibi konular öne çıkar. Sosyal sürdürülebilirlik, ekonomik kalkınma ile çevresel etkiler arasında denge kurarak, toplumun refahını ve uyumunu güçlendirmeyi amaçlar. Sosyal Sürdürülebilirlik kavramına dair detaylar CUSCIT’23’te tartışıldı.

Avrupa’daki çimento endüstrisinin yakın zamanda neler beklediğine de değinen Riley, CBAM serbest tahsisin yerini alacağını açıkladı. Avrupa’da satılan çimento için günümüzdeki ortalama karbon mali- yetinin <€10/t düzeyindeyken bu değerin yaklaşık €170/t klinker düzeyine yükseleceğini vurgulayan Riley, birçok farklı nedene bağlı olarak fiyatlarda artışlar yaşanırken taleplerin de azalacağını vurguladı.

Sunumunda dünya çimento endüstrisini ilgilendiren önemli meseleleri de sıralayan Riley şunları söyledi: “Sektör bir geçiş süreci içinde olup büyük zorluklarla karşı karşıyadır. Karbon fiyatlandırmasının klinker yerine başka malzemelerin kullanımı üzerindeki etkisi, tedarik zinciri verimliliği ve dijitalleşme, tesislerin rekabetçi konumunda karbon depolama merkezlerine yakınlıklarına bağlı olarak söz konusu olan değişiklikler işe devam edebilmek için büyük yatırım harcamalarını gerektirmektedir. Müteahhitler malzeme işine girme konusunda daha isteklidirler. Planlamacılar, projelerin ilk başlarında tasarım ve malzeme seçimini optimize etme konusunda daha isteklidirler. Döngüselliği artırma yönündeki baskı planlamacıların proje yürütme tarzında değişiklik yaratacaktır. Kamu alımları, yeşil ürünler için bir pazar yaratılması konusunda önemli bir kaldıraç rolü oynamaktadır. Karbon fiyatlandırması sektörün karlılığını korumasına yardımcı olabilir. Amacımız düşük karbonlu bir geleceğe karlı bir geçiş yapmanın teşvik edilmesi yönünde olmalıdır.

 

 

Av. Süleyman Boşça
Enerji Hukuku Araştırma Enstitüsü Başkanı
Bosca Law

Çimento sektörü yeşil dönüşüme öncülük ediyor

Oturumda ikinci sözü BOSCA Law Kurucu Ortağı Av. Süleyman Boşça aldı. Boşça “Çimento Sektöründe Yeşil Dönüşüm ve Karbon Sertifikaları” başlıklı bir sunum gerçekleştirdi. İklim değişikliğinin, bugün tüm dünyada çok önemli ve büyük sorunlara ve sonuçlara yol açmaması için herkesin birlikte mücadele etmesi gereken küresel bir sorun olduğunu söyleyen Boşça, bu sorunun çözümü için geliştirilen birçok politika olduğunu ve bu iklim politikalarının temelinde de kirleten öder ilkesinin yattığını belirtti: “Bugün dünyada konuşulan emisyon ticaret sistemlerinin ve karbon piyasalarının karbon sertifikalarının temelinde de bu kural yatıyor. Kirleten öder. Bunu destekleyecek şekilde 1972 yılında OECD tarafından gündeme getirilen ve endüstriyel kirliliğin çevresel etkilerinin maliyetlerinin azaltılmasının ya da karşılanmasını öngören bir kanun olarak ortaya çıktı. Ancak daha sonra 1992 yılında artık herkes bu ilke üzerinde mutabık kaldı. Oluşturulacak politikaların da bu ilke üzerinden hareket etmesi gerektiğine ikna oldu. Ardından 2015 yılında Paris Antlaşması imzalandı. Türkiye ise bu antlaşmayı 2016 yılında imzaladı. Ancak bizim açımızdan onaylanması ve yürürlüğe girmesi ise biraz zaman aldı. Artık bu iç hukukumuzun da bir parçası haline geldi. Bugün bu alandaki en önemli hukuksal metin bu. Bu gelişmelerin ardından ise bakanlığımızın ismine iklim değişikliği de eklendi. Bu çok önemli bir gelişme olarak öne çıktı çünkü artık Türkiye’de resmi bir muhatabımız var iklim değişikliği özelinde. Tüm bunlar başka olumlu gelişmeleri de tetikleyecek. Ancak günün sonunda bu Paris Antlaşması tek başına yeterli olmayacak. Bizim ülkemizde bir de İklim Kanunu’na ihtiyacımız var. Bunun da çalışmaları devam ediyor.”

İklim Değişikliği Kanunu’nu çıkmadan önce birçok sektörün iklim değişikliği ile ilgili önlemler almaya başladığının altını çizen Boşça, çimentonun da bu sektörlerin başında yer aldığını söyledi: “Birçok sektör ve kişi, iklim değişikliği alanında ne kadar duyarlı olduğunu ortaya koyuyor ve çimento da bunlardan biri. Çimento sektörü dünyada en çok karbon salımını yapan sektörlerden biri. Çünkü enerji yoğun bir sektör. Yeşil dönüşüm konusu çimento sektörü için önemli. Yeşil dönüşüm bir yaklaşım, içerisinde yenilikçi teknolojilerin olduğu, verimlilik önlemlerinin artırıldığı ve sürdürülebilir teknolojilerin daha sık kullanıldığı bir alan. Yenilebilir enerji kullanımı, enerji verimliliği uygulamaları ve sürdürülebilir hammadde kullanımı yeşil dönüşümde öne çıkıyor. Sektör tüm adımları ve çalışmaları ile bu yolda ilerlemeyi sürdürüyor.”

 

Sunny Schoone
Global Satış Uzmanı ve Portföy Yöneticisi

Innomotics Gmbh A Siemens Business

Yapay zeka sistemleri ile verimlilik artırılabilir

Oturumda son olarak söz alan Innomotics GmbH (Siemens AG) Global Satış Uzmanı ve Portföy Yöneticisi Sunny Schoone ise “Optimum Performans ve Sürdürülebilirlik İçin Çimento Operasyonlarında Yapay Zeka Uygulaması” başlıklı bir sunum yaptı. Schoone, sunumunda çimento Pyro Proses ve Değirmen uygulamalarında yapay zeka tabanlı kontrolün nasıl uygulandığı, zorluklarına ve faydalarına değindi. Yapay zeka tabanlı bu sistemlerin klinker üretimindeki kompleks termodinamik koşullar ve sensör teknolojilerindeki limitler sebebiyle üretim stabilizasyonunun sağlanması ve deneyimli operatörlere olan yüksek düzeyde bağımlılık / yeni personelin adaptasyon süreçlerini gerektiğini söyleyen Schoone, tahmin doğruluğunun %95 seviyesine kadar ulaşması sayesinde, sistemin kabul edilebilir limitlerin dışında bir durumu saptayarak üretimin kesintiye uğramasını önleme gibi faydalar sunduğunu da vurguladı.

Çimento endüstrisinde karşılaşılan başlıca zorlukların yakıt tüketimini azaltma, enerji tüketimini azaltma, duruş sürelerini azaltma, üretim süresini artırma, üretim kayıplarını azaltma ve fabrikalar arası bilgiyi transparan hale getirme olduğunu belirten Schoone, yapay zekanın bu noktada büyük faydalar sağlayabileceğinin altını çizdi: “Yapay Zeka (AI) modülü, raporlama modülü, kullanıcı yönetimi, alarm bildirimleri ve varlık yönetimi sağlarken aynı zamanda merkezi veya yerel KPI görselleştirmesine izin veren web tabanlı kurumsal bilgi sistemi kurar. Kolay anlaşılabilir veri karşılaştırmaları ile üretimi artırma, trend (eğri) görselleştirme ile operasyonun analizi, stok yönetimi ve bakımın optimizasyonu, üretim hattı boyunca transparan bir şekilde üretimin takibi ve bilgiye kolay ulaşım ve alarm analizi ile ünite bazında problemleri saptayabilme ile gerçek zamanlı izleme ve bakım modülü ile duruş sürelerini azaltarak kaynakların ömrünü uzatma gibi avantajlar getirir.”

 

Leave a comment